top of page

Dikkat! “STRES” Koronaya yakalanmanızı kolaylaştırabilir!

  • Yazarın fotoğrafı: Bülent BORALI
    Bülent BORALI
  • 23 Nis 2020
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 3 Kas 2020

Hasta olabilmek için vucudumuzun psikolojik, mikrobik ve/veya fizyolojik olarak hazır olması gereklidir.

Beyin, mükemmel bir şekilde işleyerek vucudun her fonksiyonunu düzenleyen, merkezi yönetim organıdır.

Duyu organlarımızdan gelen bilgi, beyinin giriş kapısından (Thalamus) girerek iki kola ayrılır. Bir kol kısa yoldan ve hızlıca duygularımızın kontrol edildiği ve amacı insanı hayatta tutmak olan “Amigdalaya” giderken ana kol dış kortexteki ilgili duyu merkezine gider. Buraya gelen bilgi anlamlandırılır. Dış korteks beynin en son gelişen ve rasyonel çalışan kısmıdır.

Amigdalaya gelen kısım biraz farklıdır zira buraya daha hızlı fakat detaylardan yoksun olarak yani kabaca gelir.

Bu bilgi eksik ve kabadır ama korteksteki ilgili duyu merkezinden daha çabuk amigdalaya gelir.

Amigdala hemen hafızada (Hipokampusta) depolanmış evrimden gelen bilgilere başvurur. Bizi hayatta tutmak amacıyla hızlı tepki verdirtecek benzer bir kayıt arar. Bulursa bunu kullanarak -refleks de denilebilir- bir tepki üretir. Bu tepkiler donup kalma, savaş ya da kaç tepkisiyle sınırlıdır. Bizi hayatta tutma amacını gerçekleştirecek eylemler için beyinin ilgili uzuvları yönetecek bölgelerine hızlı emir gönderir. Harekete geçirir ve bizi hayatta tutar. Bu hareket “dürtüsel” olup kontrolsüzdür.

Eğer depolanmış bilgi yok ise kısa yolu kullanan amigdala durumu üstüne alınmaz ve tepki üretmez.

Bu durumda görece uzun yoldan ilerlemekte olan diğer koldaki bilgiler beyinin ilgili duyu organı merkezinde değerlendirilerek “daha detaylı” birşekilde anlamlandırılır.

Bu merkezden gelen anlama göre ihtiyaç duyulan hareket için beyin ilgili hareket merkezine komut gönderir (Amigdala gibi fakat gecikmeli olarak) ve ihtiyaç duyduğu hareketi akıl kontrolünde gerçekleştirir. Duyu organından gelen bilgilerin yolculuğu daha uzun yoldan gerçekleşir ama kontrollüdür.

Beyin bu iki yolu hayatta kalmak için kullanır. Kısa yol hızlı ve dürtüsel olup kontrolsüzdür. Uzun olan ise daha yavaş ve akılcı olup kontrollü olup bizi diğer canlılardan farklı kılanda budur.

Beyin, enerji yönetimi yapmak amacıyla bu yolu stres için de kullanır. “Savaş” ya da “kaç” durumu ile karşılaşınca bir tepki üreterek bizi hayatta tutmak için öncelikle kısa yolları kullanır. Bu esnada vucudun gerekli olmayan diğer organlarından/sistemlerinden enerjiyi kısarak kendisini bu stres durumundan kurtaracak hareketleri yapacak olan uzuvlara yönlendirir.

İşte burada beyinin çalışma mekanizması devreye girer.

Beyinin İhtiyaç olmadığına karar verdiği fonksiyonlarından birisi de bağışıklık sistemidir. Amigdala “Şimdilik sana gerek yok. Sonra devreye girersin!” diyerek devre dışı bırakır. İşte uzun süreli strese maruz kalan insanların çabuk hastalanmalarının nedeni budur. Vucut önce hayatta kalmayı hedefleyerek enerjiyi “savaş ya da kaç” tepkisi üretecek organlara yönlendirir ve bağışıklık sistemi gibi kendi belirlediği sistemleri geçici olarak devre dışı bırakır.

Korona virüsten bağışıklık sistemi zayıf olanların daha çok etkileneceği açıktır.

Doktorlar “Hastalık yoktur hasta vardır.” derler.

Sonuç olarak Korona günlerinde stresini kontrol edebilenler hastalığa karşı daha dirençli olacaklardır.

Kaygı seviyesinde yaşayanlar ve yeni duruma adapte olamayıp stresi devamlı ve yüksek seviyede yaşayanların virüsten etkilenme şansları artacaktır zira vucudun psikolojik bariyerleri devre dışı kalacaktır.

İşte “amigdala” o zaman bizi hayatta tutmak için kaçma tepkisi ürettirecektir ama maalesef virüsten daha hızlı kaçmak mümkün değildir.

 
 
 

Kommentare


Yazı: Blog2_Post
bottom of page