top of page

Pandemi değişime zorluyor... Ne kadar değişebiliyoruz?

  • Yazarın fotoğrafı: Bülent BORALI
    Bülent BORALI
  • 23 Nis 2020
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 3 Kas 2020

Bırakın gençleri, Haydi “Yöneticiler”, haydi “Babalar” eğitime!...

Korona günleri en çok özellikle 45-65 yaş gurubu, hala aktif olarak çalışan insanları etkiledi ve etkileyecek… En çok kendilerini etkileyecek bu değişime hem ayak uyduracaklar hem de bu değişimi yönetecekler. Bunun yarattığı kaygı ile başa çıkmak zorunda kalacaklar.

Sadakatlilik ve kanaatkârlık duyguları oldukça yüksek özellikle, teknoloji açısından düşünüldüğünde, bilgisayar sistemlerinin dönüşümü ve buna bağlı değişen iş yapış şekillerine adapte olmaya çalışarak pek çok dönüşüm yaşamış ve ülkemizin %44’unu oluşturanlardan bahsediyoruz.

Yeniden okul günleri başladı…Çocuklarla beraber uzaktan eğitime zorlanan yetişkinler…

Bu insanlar gerek iş, gerek özel, gerekse de sosyal hayatta yönlendiren, yöneten, karar veren veya bunlara yakın konumlardaki insanlardır. Çevrelerini iş yapabilmek için organize etmiş insanlar… İşte bu sosyal izolasyon, “elektronik izolasyonu” farketmelerini sağlayarak yalnızlıklarını herkesten daha fazla arttırdı.

Geleğe dair belirsizlik ve bu zorla değişim süreci sinirli ve tasalı hale getirdi.… Trenin kalktığını göstererek huzursuzluğu başlattı veya arttırdı.

“Uzay 1999” filminde görülen aşağı yukarı tüm teknolojilerin hayatımıza girişine şahit olmuş ve geride bırakmış bir grup… Comodor 64’ten hızına yetişemediğimiz plazma bilgisayarlara geçişe şahit olmuş ve bu süreçleri yönetmiş insan grubunu etkiledi ve huzursuzluk getirdi bu karantina günleri.

Bu zorunlu değişim süreci, çocuklarla birlikte en çok bu kuşakları etkilemekte ve hayatlarında büyük değişimlere zorlamaktadır. Canlı teması seven karşısındakinin beden dilini okumayı bilen, bulunduğu alandaki diğer insanlarla ve doğayla etkileşimi seven onu yaşam ve iş yapma biçimi olarak koruyan hatta biraz da dehşetle buna direnenler için değişimin zoraki bir tetikleyicisi oldu bu karantina.

Ürkmeye başladılar sahip oldukları zevkleri kaybedeceklerine dair.

Elektronik kitap okumaya, sanal ortam toplantılarına alışmaya zorlanan, elektronik postalara bakmak için ofislere gitmeye ihtiyaç olmadığını hatta bunun tembellik veya sorumsuzluk olmadığını zorla da olsa farkeden, üretim yapabilmek için mekan ve zaman kavramını “kart basmanın” ötesine geçiren bir değişime itekledi bu COVID-19 virüsü. Erteledikleri elektronik adaptasyona mecbur bırakılıyorlar.

Yarı geleneksel iş yapma düzeninden bilgisayar ve elektronik iş yapma düzenine, kılık kıyafetin önemli olduğu bir iş dünyasından altı pijama üstü gömlek düzenine geçişin provaları gerçekleşiyor ve sanki keyifli de oluyor. Kişisel kalıplar, düzene dair esnekliğini kaybetmiş kalıplar değişime sürükleniyorlar…Hayretler içinde değişim sürecine tanıklık ediyoruz.

İşte tamda bu anlamda sosyal mesafe kuralı bilgisayar ve bilişim dünyası ile olan mesafeyi azalttı.

Sosyal izolasyon, bilişim teknolojileri vasıtasıyla sosyal mesafeleri azalttı. Yanyana gelmeden de iletişime girilebilineceğini gösterdi. Herkes kendi evinde ama “internet lokantasında” beraberiz.

Bu değişim kendilerinden “hep şikayet edilen” 1980 sonrası doğanlar ki ülkemizin yaklaşık %52 sini oluşturanların işine yarayacak. Zira değişim onların istediği yöne doğru, içine doğdukları, “onların seçmediği” hayata doğru olacaktır.

Bağımsız olmayı seven, iş saatinden ziyade işe odaklanmayı isteyen teknolojiyi kullanabilen ve onu takip eden ama örgütsel bağlılıkları az olan “keratalar”…

Bu %52 ile aramızdaki farklılıkları keşfetmeye başladık. Aradaki mesafe kısalarak alışkanlıklarına daha sempati ile bakılacaktır. Kravat takmadan, takım elbise giymeden de iş yapılabileceği anlaşılacaktır…

İlk zamanları zorlayıcı olan “değişimler” insanların bireysel yaşamlarını, diğer insanlarla olan ilişkilerini, sistemler ve donanımlarla olan ilişkilerini onlarla yaşayış biçimlerini, yaşadıkları sosyal, doğal ve psikolojik çevrelere uyumu, yaşadıkları hayatı düzenlemek için kuralların, eğitimlerin ve ilişkilerin yeniden dizayn edilmesini gerektirecek.

Maddi ve manevi güce sahip bu insanlar kendi kuşaklarının “1.0” kuşağı haline geldi. Şimdi COVID-19 bu güçlü insanları “İnsan 5.0” değişimine uzak kalmasınlar diye zorla evde “eğitim karantinasına” aldı.

Adapte olamayanların çalışma hayatlarının kısalacağı aşikardır.

Değişim fırsatlarla birlikte tehditler de getirmektedir. Fırsatı yakalayanlar başarıyı zevkle yudumlarken ayak diretenler bir süre sonra kaygıyı kaçınılmaz olarak derin bir şekilde hissetmeye başlayacaklardır. Değişime adapte olabilenler iş dünyasında varlıklarını sürdürmeye devam edeceklerdir.

Böyle zamanlarda adaptiv koçluk yaşam başarısına katkı sağlayabilecek önemli bir araç olarak ortaya çıkmaktadır. Bugüne kadar soruları soran bu güçlü insanlara güçlü sorular soracak ve onların hayatlarının değişimini yönetmelerine eşlik edecek güçlü koçlara….

Her değişim zordur. Her zorlukta korku hissedilir. Duyguyu harekete geçiren bir motivasyon kaynağı haline getirecek olan ise onu nasıl ele alacağınızdır. Patalojik hale getirmeden, paniğe kapılmadan, fobiye dönüştürmeden değişimin yönetilmesi çok yakın geleceğimiz için belirleyici olacaktır.

Değişimin içinde Sağlıkla kalın…


 
 
 

Comments


Yazı: Blog2_Post
bottom of page